PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI NEDİR, EVRELERİ NELERDİR?

ANA SAYFA / BLOG / Psikososyal Gelişim Kuramı Nedir, Evreleri Nelerdir?
Son Güncelleme Tarihi: 26 Eylül 2018

Psikososyal gelişim evreleri Erik Erikson tarafından tanımlanmış ve geliştirilmiştir. Öncelikle şunu tanımlayalım: Kelime anlamıyla psikososyal nedir?

Psiko-Sosyal: “Psikoloji” ve “sosyal” kelimelerinin birleşiminden oluşan bu tanım, insanın çevre faktörlerinden etkilenen ve ruhsal açıdan çeşitli evrelere ayrılan yaşamını ifade eder.

Gelişim psikolojisi ve psikoanaliz alanlarında çalışma yapan psikolog Erik Erikson, insanın doğumundan ölümüne kadar 8 farklı evreden geçtiğini savunuyor. Çok güçlü bir yaklaşım olan bu kuram, günümüzde psikoloji alanında çalışma yapan birçok uzmana adeta ışık tutuyor.

Anne, baba, eğitmenlerin bu kuramı ve evreleri biliyor olması ise çocuklarının, çevrelerinin ve kendilerinin davranışlarını daha kolay anlamlandırabilmesi adına önemli! Bu sayede, bir insanın kişilik gelişimini takip ederken normal ile anormal arasındaki farkı, çatışmaları ve çözümleri daha kolay tespit etmek mümkün.

Daha iyi anlayabilmek için “Psikososyal Gelişim Kuramı Nedir?” Ve “Psikososyal Gelişim Evreleri Nelerdir?” başlıklarını ayrı ayrı inceleyelim.

Çocuğunuz zihinsel becerilerini etkin kullansın ve toplumda kendini rahat ifade edebilsin. Bunun için beyin egzersizlerinin önemini asla unutmamak gerekir. Çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimini destekleyen MentalUP’ı mutlaka inceleyin.

PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI NEDİR?

Erik Erikson, insanın sağlıklı bir ruh haliyle gelişebilmesi için 8’e ayırdığı her bir dönemde çeşitli hedeflerini tamamlaması gerektiğini savunuyor. Bu hedefleri ise çatışmalar ve sonuçlar oluşturuyor.

Yani, 8 evreye ayrılan hayatımızın her evresinde farklı çatışmalarla karşılaşacağımızı ve bu çatışmaları başarılı bir şekilde atlatmamız gerektiğini söylüyor. Çatışmalarla hangi ölçüde başa çıkabiliyorsak kişilik gelişimimiz de o ölçüde başarılı olacaktır. Bununla birlikte, bir dönemin çatışmalarıyla ne derece başa çıkabilirsek; bir sonraki döneme de o derece hazırlanmış olacağımızı söylüyor.

Yaşanan çatışmaları aşamazsak bir sonraki dönemde farklı zorluklarla karşılaşacağımızı ve geriye dönüp, geçmiş dönemdeki çatışmalarımızın bıraktığı hasarları telafi etmekte zorlanacağımızı ifade ediyor. Bununla birlikte Erikson, sağlıklı bir yaklaşım ile bireyin kişilik bozukluklarının sonraki dönemlerde de telafi edilebileceğini söylüyor.

Bu hususta çok önemli 2 madde var:

  1. Herhangi bir dönemin aşılamayan çatışmaları er ya da geç aşılmalıdır. Aşılmayan çatışmalar ömür boyu kişinin psikolojisini tehdit etmektedir.
  2. Psikososyal gelişim evrelerinde (birazdan bahsedeceğiz) çocukluk ve ergenlik dönemleri oldukça önemlidir.

PSİKOSOSYAL GELİŞİM EVRELERİ

1.Gelişim Evresi: Temel Güven Karşısında Güvensizlik (0-1,5 Yaş)

Birinci gelişim evresi, bebeğin ağız yoluyla (tadarak) öğrenme dönemini kapsar. Bu yüzden bu evrenin adı ORAL DÖNEM verilmiştir. Yeni doğan bebeklerin birinci hedefi ağız yoluyla anne memesini aramak ve emmektir. Oral dönemde anne-babalar çocuklarını periyodik aralıklarla ve düzenli olarak beslemelidirler. İhtiyaçları güvenle karşılanan bebek ilerleyen yaşlarda daha umutlu ve pozitif olur.

Yaklaşık 6. Ayından sonra diğer motor becerileri gelişmeye başlayan bebekler dokunmayı, tutmayı, ısırmayı öğrenirler. Bu da onlar için yeni deneyimler demektir. Yavaş yavaş dişleri çıkmakta olan bebek kendi parmağını ısırmanın acı verici bir deneyim olduğunu öğrendiğinde bir daha parmağını ısırmaz. Aynı şekilde anne memesini ısırdığında memenin o an kendisinden kaçırılıyor olmasını deneyim edinir ve bu davranışını azaltma eğilimi başlar.

Çevresine verdiği etkilere (örn: ısırmak) karşı tepki alan bebek, kişilik olgusu hakkında ilk temellerini atar; kendi varlığını hisseder.

Bu dönemde bebeğin beklentileri: İlgi, sevgi, yeme-içme ve rahatsızlık verici durumların (örn: poposunu acıtan bez) ortadan kaldırılmasıdır. Ebeveynler, bebeğin bu beklentilerini sağlıklı bir şekilde, aksatmadan karşılarsa bebekte güven duygusu gelişir. Gelişen güven duygusu, çocuğun ilerleyen yaşlarda hayata bakış açısını etkileyebilecek düzeye ve öneme sahiptir. Bu dönemde güvensizlik hisseden bebek ileride hayata karamsar bakabilir.

Yine takip eden süreçte bebek ebeveynlerini göremediğinde bununla baş edebilir. Yani o an anne-babası yanında değil diye terk edildiğini düşünmez. Bu baş ediş, çocuğun ilk sosyal başarısı olarak kabul edilir.

Birinci evre olan 0-1,5 yaş döneminde çocuğun olumsuzluklarla karşılaşması, ihtiyaçlarını giderememesi ve güvene dayalı problemler yaşaması, ilerleyen yaşlarda çok farklı problemlere yol açabilir. Bunlar: Karamsarlık, içe kapanık olma durumu ve alkol-madde bağımlığı şeklinde gözlemlenmektedir. Muhakkak böyle olacağı iddia edilmez ancak ihtimalleri güçlendiren bir durumdur.

2.Gelişim Evresi: Bağımsızlık Karşısında Utanç ve Şüphe (1-3 Yaş)

Çocuğun barsak (TDK: Bağırsak) ve kas kontrolünü sağlamayı öğrendiği dönemdir. Bu sayede idrarını tutabilir, istediği zaman idrarını yapabilir. O yüzden bu evreye ANAL DÖNEM denilmiştir. Çocuğun, zorunlu bir ihtiyaç üzerinde kendi kontrolünü sağlayabiliyor olması kendisiyle artık anlaşma yapılabileceğini gösterir. Bu dönemde inatçılık da baş gösterebilir.

İkinci gelişim evresi olan anal dönemde tuvalet eğitiminin doğru yapılması oldukça önemlidir. Çocuğu korkutan, tehdit eden, aşırı baskı uygulayan bir tuvalet eğitimi asla doğru değildir. Bununla birlikte, aşırı koruyucu davranışlar da çocukların kendi davranışlarını, kendi isteğiyle kontrol etmesini engelliyor. Anne-babaların bu gibi hatalı davranışları, çocuğun ileride utangaç ve şüpheci bir birey olmasına yol açabiliyor.

Yetişkin insanlarda gördüğümüz kompleksler birçok kez anal dönem evresinde yaşadıkları problemlerden kök almaktadır. Örnek olarak, insanlara şüpheci gözle bakan, kullanıldığını veya yönetildiğini düşünen, mükemmeliyetçi ve kuralcı davranan kişileri gösterebiliriz. Erik Erikson ’un psikososyal gelişim kuramına göre bu tür davranışların temelinde 2.evrede (1-3 yaş arası) yaşanan problemlerin etkisi vardır.

Bu dönemin diğer bir özelliği ise çocuğun tercihlerinde artık kendi iradesini kullanabilmesidir. Daha doğrusu, bu olması gerekendir. Eğer bu dönemde çocuğunuzun düşe kalka, deneye deneye tercihlerini yapılandırmasına ve özgür iradesini kullanmasına müsaade etmezseniz kişilik gelişimine olumsuz etki etmiş olursunuz. İlerleyen yaşlarda utanç duyma, kendini kötü bir birey olarak değerlendirme, fiziksel ve zihinsel yönlerini kötü görme gibi durumlar oluşabilir. Tüm bunlar, kuralcı ve katı bir kişiliğin oluşmasına yol açar.

Peki, tam tersi durumda ne olur? Çocuk, özerklik duygusunu ve kendi özerkliğini kendisinin denetlediğini hissedebilirse; bu hususta aileden olumlu destek ve motivasyon alabilirse ilerleyen yaşlarda güven duyan, saygı duyan ve adil davranan bir bireye dönüşebilmektedir.

3.Gelişim Evresi: Girişimcilik Karşısında Suçluluk (3-5 Yaş)

Çocuğun, kendini daha rahat ifade edebildiği, dil ve motor becerilerini daha iyi kullanabildiği evredir. Bu evreye faillik-ödipal dönem denilmiştir. Dönemin en belirgin özelliklerinden biri cinsel konulara olan meraktır. Bu dönemde çocuklar kendi cinsel organlarına dokunabilir, arkadaşlarının cinsel organlarına dokunabilir ve cinsel oyunlar oynayabilirler. Bunların tamamı meraktandır ancak bilinçsiz aileler bunun bir ahlak bozukluğu olduğunu düşünerek doğrudan çocuğu azarlama ve cezalandırma yoluna gidebiliyorlar.

Bu dönemde, merakları yüzünden aşağılanan, dövülen veya cezalandırılan çocuklar adeta yıkım yaşarlar. Bunun faturası ilerleyen yaşlarda ortaya çıkar. Cinsel problemlerin ve baskılanmışlığın kökleri genellikle 3-5 yaş dönemine dayanır.

3-5 yaş dönemi çocuğun, arkadaşlarıyla ilişkilerini yapılandırabildiği dönemdir. Yaş itibariyle biraz saldırganlık dürtüleri olabilir ancak bu isteği oyun veya oyuncaklarla tatmin edebilirler. Sağlıklı olan budur. Elbette bu hususta ailelerin rehberliği önemlidir. Baş edemediğiniz durumlarda pedagog desteği almanızı tavsiye ederiz.

Ebeveynler, çocukların kavga etmelerini bir suç değil; güçlü bir dürtü olarak değerlendirmeli ve olumlu yaklaşım sergileyerek önlemedirler. Şiddete eğilimi olan çocuğa sözel veya fiziksel şiddet ile terbiye uygulamak, olsa olsa şiddet eğilimini artırır. İleri dönemlerde ise başkalarının hayat görüşüne saygısı olmayan, çevresindekileri kendi görüşlerine uygun davranmaya zorlayan, egosu yüksek bireylere dönüşebilirler.

Bu dönem olumlu atlatılırsa, karşısındakine saygılı, sorumluluk sahibi birey olma yolunda güçlü temeller atılır.

Dikkat ederseniz evrelerde, yeni bir davranışın açığa çıkması ve bu davranışa gelen çevre (aile) tepkisi söz konusudur. Mesela, 3.gelişim evresi olan girişimcilik karşısında suçluluk evresinde cinsel merak var, karşılığında cezalandırılma veya olumlu bir şekilde yönlendirilme var. Şiddet eğilimi var, karşılığında ise cezalandırılma veya olumlu bir şekilde yönlendirilme var. İşte tüm bu yeni davranışlar ve yeni davranışlara verilen tepkiler çocuğun kişilik kazanımında etkili faktörlerdir.

Gelişim evrelerine 4.evre ile devam edelim.

4.Gelişim Evresi: Üretkenlik Karşısında Küçük Görülme-Aşağılık Duygusu (5-11 Yaş)

Okul öncesi eğitimi ve ilköğretim okul çağını kapsayan dönemdir. 5-11 yaş arası olan 4.gelişim evresine latent dönemi adı verilmiştir. Sosyal ilişkilerin geliştiği, öğrenme süreçlerine üretme süreçlerinin eklendiği dönemdir. Bu dönemde çocuklar, rol model belirlemeye eğilimlidir.

Bir işi kendi başlarına başarabildiklerini, gerektiği noktada nasıl yardım alabileceklerini ve başkalarına nasıl yardımcı olabileceklerini öğrenirler. Başarma duygusunun en çok haz verdiği ve en çok ihtiyaç duyulduğu dönemlerden biridir. Bu dönemi başarılı geçiren çocuklar aşağılık kompleksleri geliştirmeden, kendileriyle barışık ve yeterlilik duygusu içerisinde olurlar. Tam tersi durumda ise (Örnek: Okulda başarısızlık) kendilerini yetersiz bireyler olarak görebilirler.

Bu dönemde eğitim, okul başarısı oldukça önemlidir ve unutulmamalıdır ki eğitim önce ailede başlar. Çocuğunuzda öğrenme bozukluğu olabilir, dikkat eksikliği olabilir, üstün zekalı olabilir (üstün zekalı çocuklar standart bir eğitim müfredatında başarısız olabilirler), hiperaktif olabilir, henüz zeka potansiyelini keşfetmemiş olabilir. Bunların tamamı erken teşhis ile müdahale edilebilir konulardır. Bu yüzden aileler, olumsuz gördükleri durumları eleştirip suçlamak yerine uzman yorumuyla değerlendirmelidirler.

Çocukların; dikkat, hafıza, konsantrasyon yeteneğini, analitik düşünme ve problem çözebilme becerilerini geliştiren MentalUP bilimsel akıl oyunlarını inceleyin.

MentalUP, beyin egzersizlerini oyunlaştırarak çocukların ilgisini çeken ve onları sürekli motive eden oyunlaştırma öğeleriyle hazırlanmış TÜBİTAK destekli bir uygulamadır.

Günümüz ihtiyaç ve isteklerine göre hazırlanan MentalUP, çocukların bilgisayar, telefon, tablet ile geçirmek istedikleri süreyi kaliteli değerlendirmelerini sağlamayı da amaç edinmiştir. Akıl oyunları günlük 25-30 dk’lık egzersizlerden oluşmaktadır. Bu sayede baskıcı, kısıtlayıcı bir tutum sergilemek zorunda kalmaz ve çocuklarınıza kontrollü kullanım hakkı sağlamış olursunuz.

Sonuç olarak hem eğlenmelerini, hem de zihinsel becerilerini geliştirmelerini desteklemiş olursunuz. MentalUP, çocukların akıl yürütme becerilerini desteklediği için okul başarılarını da desteklemektedir. Etkileri kanıtlanmış ve Ruh Sağlığı Derneği tarafından PEDAGOJİK ÜRÜN olarak sertifikalandırılmıştır. Akıl oyunları sayfasından inceleyebilirsiniz.

MentalUP Akıl Oyunları:

Şimdi Deneyin

5.Gelişim Evresi: Kimlik Kazanımı Karşısında Kimlik Karmaşası (12-19 Yaş)

Ergenliğin hemen öncesini ve ergenliği kapsayan evredir. Duygusal ve fiziksel olarak hızlı bir değişimin yaşandığı 12-19 yaş aralığı adolesan dönemi olarak adlandırılmıştır.

Bu dönemde bireyler kimlik edinme hedefiyle hareket eder. O güne kadar edinilen alışkanlıklar, hayata bakış açısı, inanç ve düşünceler değişebilir; sorgulanabilir. Bu dönemde aykırı davranışlar da görülebilir ancak zaman içerisinde toplum normlarına uygun, sağlıklı ve doğru kabul edilen davranışlar oturmaya başlar.

Kendilerine kimlik arayan gençler bir takım gruplara dahil olarak aidiyet duygusunu hissetmek isteyebilirler. Bu gruplar, sosyal sorumluluk amacı taşıyan gruplar olabileceği gibi tamamen zararlı gruplaşmalar da olabilir. Gençler bunu güçlü görünmek için de tercih edebilirler. Örneğin, bir siyasi görüşün gençleri hedef alan gruplarına üye olmak gibi. Gruplardan beslenmeyenler ise önemli (veya ünlü) isimlere benzemeye çalışabilirler.

Yine bu dönemin belirgin özelliklerinden biri de gençlerin fiziksel görünüşlerini aşırı önemsiyor olmalarıdır. Bazıları kendine hayranlık duyarken bazıları da kendini beğenmemekte ve genelde bu duygular uç noktalarda yaşanmaktadır.

Gelecek kaygısı, kendi ayakları üzerinde durabilme arzusu, evden ve ebeveynlerden ayrılma düşünceleri bu evrenin sonlarına doğru görülür.

Bireyin kendini tanıması ve gelecekteki hayatını şekillendirmesi adına önemli bir evredir. Gençler bu evreyi sağlıklı tamamlamak için önceki evrelerden muhakkak sağlıklı geçmiş olmalıdır. Aksi durumlarda alkol, nikotin ve daha kötü alışkanlıklar, suç işleme eğilimleri, suni itibar çalışmaları ve benzeri olumsuz davranışlar kişide kalıcı olabilmektedir. Çevrenizde küçük bir araştırma yaparsanız sigara bağımlılarının büyük bir kısmı ergen yaşlarda başlamış ve muhtemelen şuan pişmanlık duyduğu halde bırakamayan kişilerdir. Ergenlikte kendisini sigara kullanmaya özendiren duygu ise kimlik arayışı olabilir. Çocuklarınızın böyle problemlerle başa çıkabilmesini istiyorsanız onların 5.gelişim evrelerine kadar sağlıklı ruh halleriyle gelmelerine yardımcı olmanız (bilinçli olmanız) gerekmektedir.

6.Gelişim Evresi: Yakınlık Karşısında Yalnızlık (20-30 Yaş)

Artık tam yetişkinlik evresidir ve geniş bir zaman aralığını kapsar. Bu evreye erişkin dönemi de denir. Kimlik kazanımı veya kimlik çatışması durumları önemini yitirmiş; kaynaşma, sosyal ilişkiler kurma ve ilişkileri sürdürebilme eğilimi başlamıştır. Elbette bir önceki dönemden sağlıklı çıkmış olunması halinde.

Bu dönemde farklı fikir ve görüşteki insanlarla kutuplaşmak yerine bir arada yaşamayı, ilişkiler kurmayı öğrenmek, dönemin hedeflerinden bazılarıdır. Cinsel yaşam, iş, aile kurma, statü kazanma gibi sorumluluğu yüksek hedefler yine bu döneme aittir.

Tüm bunların yanında sosyal çevreye filtre uygulama eğilimi de başlar. Filtre neye göre uygulanır? Genellikle 6. Gelişim evresinde kişi, kendisine zarar vereceğine inandığı çevreden ayrılmayı ister. Bu esnada yalnız kalma kaygısı da vardır. Eğer bu kaygılar gerçekleşirse kişi zaten yalnız kalmış ve bir takım kişilik problemleriyle boğuşmaya başlamış demektir.

Erik Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre 6.gelişim evresini en sağlıklı tamamlamanın yolu şu şekildedir: Kişi bu evrede, aile kurma, güven duyma, üreme ve topluma faydalı olma hedeflerine sahip olmalıdır. Aynı şekilde, eğlenmeyi, iş hayatında istikrar sağlamayı, statü kazanmayı da hedeflemelidir. Bu hedefler, erişkin bireyi yalnız kalma kaygısından ve yalnız kalma durumundan uzaklaştırır.

7.Gelişim Evresi: Üretkenlik Karşısında Durağanlaşma (30-60 Yaş)

Tam bir geçiş dönemidir. Bu dönemde kişi, üretmeye devam eder ancak genellikle üretim amacını eğitimsel yönde gerçekleştirmeye başlar. Yeni neslin verimliliğini artırıcı ve yol gösterici hedefler edinir. Bir yandan monotonlaşma kaygısı öte yandan bununla mücadele isteği gelişir. Evcimen insanlar dahi bu dönemi ev dışında, çeşitli aktivitelerle değerlendirme gereği duyar. Eğer 6.evrede cinsellik, ruh sağlığı ve sosyalleşme ihtiyacı tatminkar seviyede giderilmemişse 7.evrede gerçek olmayan dostluklar kurulabilir. 7.gelişim evresinin duygusal olarak tavan veya taban şeklinde görülme olasılığı yüksektir. Bu olasılıklar, üretkenliğin ve yaratıcılığın artması veya tam tersi durgunlaşma, çöküşe geçme şeklindedir.

8.Gelişim Evresi: Benlik Bütünlüğü Karşısında Umutsuzluk (60+ Yaş)

Psikososyal gelişimin son evresi olan 8. Evre huzur ve pişmanlık arasında bir çatışmayı doğurur. Kendini tamamladığına inanan ve bütünlük duygusu taşıyan kişiler geçmişinden pişmanlık duymayan ve önceki evreleri sağlıklı tamamlayan kişilerdir. Huzursuz ve umutsuz olan kişiler ise “keşke”lerle yaşamaya devam eden, geçmişte yaptıklarından pişmanlık duyan, depresif kişilerdir.

Bu dönemin belirgin özelliklerinden biri de vicdani sorumlulukların geç kalınmış olsa da yerine getirilmesi çabasıdır. Örneğin ibadete yönelmek (artırmak) veya kendinden sonraki nesle bir şeyler bırakabilmeyi arzu etmek gibi.

Erik Erikson’un psiko-sosyal gelişim kuramını adım adım incelediğinizde belirtilen yaş aralıklarının (evrelerin) gündelik yaşantımızda birçok örneği kafanızda canlanmış olmalı. Bu çok isabetli ve bilimsel araştırmalara dayalı kuram, bize şunu yeniden gösteriyor olmalı.

İnsan, yaşamı boyunca çevresiyle olan ilişkilerinden doğan duygusal değişikliklerin çatışmasını yaşamaktadır. Bu çatışmalardan olumlu yönde sonuçlar elde eden ve ilgili evreyi sağlıklı bir şekilde tamamlayan kişiler bir sonraki evreye de sağlıklı başlıyorlar. Tıpkı temelden, çatıya doğru sağlam adımlarla bir yapı inşa etmek gibi. Son evrede ise bizleri ya huzur ya da pişmanlıklar beklemektedir.

Bilinçli olup pişman olmamak dileğiyle,

Sağlıklı yaşam dileriz…

ERIK ERIKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM TABLOSU


Evreler Yaş Aralığı Çatışmalar
1.Gelişim Evresi 0-1,5 Yaş Temel Güven Karşısında Güvensizlik
2.Gelişim Evresi 1-3 Yaş Bağımsızlık Karşısında Utanç ve Şüphe
3.Gelişim Evresi 3-5 Yaş Girişimcilik Karşısında Suçluluk
4.Gelişim Evresi 5-11 Yaş Üretkenlik Karşısında Küçük Görülme-Aşağılık Duygusu
5.Gelişim Evresi 12-19 Yaş Kimlik Kazanımı Karşısında Kimlik Karmaşası
6.Gelişim Evresi 20-30 Yaş Yakınlık Karşısında Yalnızlık
7.Gelişim Evresi 30-60 Yaş Üretkenlik Karşısında Durağanlaşma
8.Gelişim Evresi 60+ Yaş Benlik Bütünlüğü Karşısında Umutsuzluk
BU YAZIYI OKUYANLAR AŞAĞIDAKİ BAŞLIKLARI DA İNCELEDİ